20 Ekim 2019

Magic Numbers: Hannah Fry's Mysterious World of Maths


üç tane bölümü varmış. yine tek bir yere yazıyorum. tvden yemek izlerken izlenecek bir şey ararken denk geldim. sunucu kızcağız için belgesel çekmiş gibi olmuşlar ama görüntü ve müzikleri çok iyi yapmışlar. ilk bölüm itibariyle çok fazla dişe dokunur bir bilgi edinemedim ama yine de güzeldi. en azından böyle bir belgesel düşünmüşler, ona da şükür diyelim. sordukları sorular güzel. cevaplar haliyle çok belli değil ama daha iyi bilgiler verebilirlerdi. bölüm içersinde matematiğe dair edilmiş laflar, diğer izlediğim belgesellerde çok daha fazla bilgi ile aktarılıyordu. biraz goygoy yapmışlar. yine de sıkmadan izletiyor. böyle bir konuyu bu şekilde aktarabilmek de başarı tabii. az daha bilgi koyabilselermiş, belgeselin ismine dahi taşıdıkları matematikte doktora yapmış olduğuna inanmadığım kızcağızı daha az kullansalar daha iyi olacakmış.

e01:
Numbers as God

--- spoiler ---

.her mevzuda kadınların yükselişi meselesine, kadınlar matematik de yapar, al sana kadın bir matematikçi sundurduk demiş gibiler. pek olmamış bence. en azından belgesele bilgi katmak yerine karıyı kullanmak gibi olmuş. daha az gösterseler belki daha çok bilgi vereceklermiş.

.konuşan abilerden iyi konuşanlar var. zaten hepsini artık kanıksadık. bilim camiasının ekran yüzleri herhalde. şu deniz kabuğu mudur nedir? o bilindik hadise ile başladılar, zaten kanalın logosunda da var. esas kısmen bilmediğimiz bilgi çiçeklerin sayılarında fibonacci sayılarının olduğu meselesiydi. bunun özünde eldekine sonrakini katmak gibi. doğal bir süreci açıklıyor aslında. 

.zaten esas soru da bu, devamlı bu soruyu soracak gibi. matematik keşfedilen bir şey mi? yoksa icat edilen bir şey mi? eğer evrende bunu gözlemleyebilirsek, algılarımız haricinde bir yapısı varsa keşif, eğer öyle bir şey değilse icattır diyor. bu esas soru.

.bunun için müzikteki aralıkların oranları meselesi de fena bir bakış değil ama bu bakışı çok daha içerikle anlatan belgeseller olmuştu. kısaca geçtikten sonra salak saçma ağzından ses çıkarma, ses sanatçısı moduna girmesini esefle kınadım. hiç yakıştıramadım.

.mükemmel bir daire çizilemezlikten, platonik cisimler meselesine geçiş de iyidi. zaten platon da bu tür şeylerin olduğu bir dünya tasarlamış. bunların hiçbiri burada yoktur diyor. mağara muhabbetini de uzata uzata anlattılar. bilindik şeyler yerine, beş yüzeyli cisim meselesini detaylandırsalar daha iyi olacaktı. daha önceki belgesellerde daha iyi detaylar anlatılıyordu.

.virüsler kısmı iyidi. matematiği açıklarken virüs arkadaşlara çokça değiniyorlar. basit organizmaların bu tür şeyler yapması da esasında çok normal. bölümdeki ilginç kısım, eğer kabuklarındaki matematiği çözersek, onu kırarız demeleriydi. virüslerle matematiksel olarak savaşıyorlarsa, bu ilginçmiş.

.beyin tomografisi kısmı biraz goygoy ile geçti. yine kendisini fazla ön planda tutmuşlar. bunu da dil ile kıyaslıyorlar. matematik dildir, insanların uydurduğu bir şeydir, meselesini aydınlatmak için tomografide, dilsel sorunlarla ile matematiksel sorunnları çözerken bir inceleme yapıyorlar, farklı çıkıyor ama bu tam olarak açıklama olmuyor. en azından hepsinin beyninde gerçekleşme ihtimaline dair bir şey anlatmıyor.

.bebekler meselesi de pek bir manalı değildi. bebeğin iki defa gösterdikten sonra sıkılmasını matematiğe bağlamaları garip geldi bana. çok olanın az olandan farkı ile başlamaları ilginç tabii ama bunun çok da ciddi bir bağlantısı, bence yok.

.sıfır meselesi üzerinde çok daha fazla durmaları gereken bir konuydu. ilk kim bulduğunu bile doğru düzgün anlatmadılar. hintli yazılarda geçtiği söyleniyor ama ötesini anlatmadılar. sıfır her şeyi değiştiriyor. bundan bahsettiler ama ortaya çıkışı önemli. bir çentik teorisi anlatıldı sadece. bir sayı yerleştirmeden önce ortamı deliyorlarmış, oradan sıfır bulmuşlar. ulan yokluğun sayısı. mevzuyu değiştiriyor işte.

.hayali sayılar kısmını çok anlamadım. bu konuyu daha iyi anlatan başka bir belgesel vardı. yine aynı havaalanı görüntüleri de vardı. sadece tam olarak ifade edilemeyen sayılar için temsili bir i meselesi gibi anladım. mesela herhangi bir sayının karesi eksi olmaz diyor ama hayal edersek olur diyor. bu da esasında işte icat edilmiş bir şey olduğunu ispat ediyor bence.

.decartes meselesi iyidi aslında. en azından adam koordinat sistemine ve matematiğin temeline dair bir şeyler bulmuş. bunları öğrenmiş olduk. tabii bölüm ismi tanrı gibi sayılar olunca, içerik çok cılız geldi. grafiklerin, şekillerin, her şeyin içinde matematik var gibi anlatmak, bir taraftan biz öyle görüyoruz demek de oluyor. mevzuyu esasında buraya getirdiler ama bir cevap vermeden de bitti, haliyle...

--- spoiler ---

e03:
Weirder and Weirder

--- spoiler ---

.tam dört yıl sonra üçüncü bölümüne denk geldim. izlediğimi bile unutmuştum. bu bölümü neyse ki izlememişim ama benzer anlatımlar, benzer konular olduğundan bir kısmını izledim herhalde diye düşündüm. belki son kısmını ayrıca izlemiş olabilirim.

.sondan başlarsak parçacık fiziği ile genel görelilik denklemlerinin kuantum dünyasına uymaması olayı ile mevzuyu anlatmaya çalıştı. bu bir anlamda maetamatiğin icat edildiğini gösteriyor dedi, keşfetmiş olsaydık böyle bir çelişki olmazdı demeye getirdi ama program biterken ikisi birden mümkün olabilir diyerek ne şiş ne kebap yansına geltirmiş oldu, meh yani.

.konuları çok üstün körü ele almış olmasa aslında güzel mevzular, güzel güzel denklem de yazıyor, kendisi de doktoralı bir kızımızmış ama yine de anlattıkları aşırı basit olmuş, kuantumcu bir diğer kadınla takılırken gülümseyip bir şeyler anlatıyorlar, kuantum dolaşıklığı, çift yarık olayı ya da süper pozisyon mevzularını olabilecek en aptalca şekilde anlattılar, kötüydü.

.üstelik kuantım dolanıklığı mevzusundan ışık hızında mı diye sormasını beklerdim, ışık hızı muhabbetlerinde de başka biriyle yine bilinen şeyleri tekrar ettiler, hepsi aslında ilgi çekici şeyler ama çok fazla tekrar ettikleri ve çok basite indirgedikleri için pek olmamış.

..russel olayını bilmiyordum, bu bölümden tek onu öğrendim diyebilirim. berber paradoksundan matematiğin yetersiz olduğuna hükmetmiş. berber tanımlamasında berberin diğer erkekleri tıraş eden biri olduğunu söylüyor ama berber aynı zamanda kendini tıraş eder mi derken iki durum metamatiksel olarak mantıksız oluyormuş, özetle böyle bir şeydi, yine fazla basite indirirken anlamamış olabilirim.

.aynı zamanda rus matematikçiler arasındaki satranç tahtalı olay da güzeldi ama yine detaysız anlattılar, kuralların belirlenmiyor oluşu matematiği ürettiğimiz anlamına gelir demeye getirdiler, kural olmadan oynayamazsın diyor, genç metamatikçi her zaman için bilinmeyen bir yer kalacaktır diyor, bunu da tahtadaki unicorn ile simgeleştirmişler, bu da hoş bir bilgi ama detayı olmayınca yarım yamalak oldu böyle, araştırmak lazım.

..nihayetinde matematiğin de bir inanç sistemi olduğunu söylemeye çalıştılar, bir yerden sonra inanmak gerekiyor demeye getirdiler, keşiflerin bir kısmını bu inançla yapıyorlar ama demek istedikleri daha teknik seviyede olmalı.

--- spoiler ---