23 Aralık 2017

The Killing of a Sacred Deer


yav salak saçma bir film ama lobster'a göre daha akıcıydı bence. en azından saçmalığı daha bütüncüldü. hepsi saçma, hepsi bir kafanın ürünü, ona lafım yok. adamın tarzı bu, özel dialog tasarlamış, bir taraftan komik aslında, türüne komedi yazmamışlar ama ben gülerek izledim. gerginlik ve korku ögelerini gizemle yoğurtmuş. aslında güzel fikir denebilir ama bir mantık aramaya başlayınca ki insan arıyor yani, o vakit olmuyor işte. sınırları zorlayıp hem de kendince bir mantığı olan iş yapmak bu kadar zor mu? ikisi bir olmuyor bir türlü, sonra yok efendim akla uygun olmamayı matah bir şey zannedip ona göre sanat filmi ayrımı yapıyorlar. ben yemem öyle şeyleri, üstelik pis yunan bir yönetmene de milliyetçi duygularımı kabartmadan olmazdı. yürüsün gitsin.

--- spoiler ---

.yürüyen merdivene kitlediği kamera, ağır hareketli kameralar en iyi çekimleriydi. müzikler her türlü boktandı. özenle seçilmiş, seyirciyi rahatsız edelim, korku filmi olduğu belli olsun. hem korku hem sanat olsun, salak saçma bir şey olsun. 

.doğru düzgün geren ama rahatsız etmeyen bir müzik yok muydu peki? müzik de değil aslında efekt gibi bir şey. her neyse benzer salaklığı çok iyi filmlerde devamlı görüyorum kim bunları şekillendiriyorsa kafasını tokatlamak isterdim.

.hikaye basit ama nedeni yok, alkolik bir cerrahın masasında kalan adamın çocuğu adamdan intikam alıyor. ilkin salak saçma bir ilişki olarak başlıyor. çocuk tipi zaten rahatsız bir tip, daha sonra ailesi ile tanıştırma. kızı ile yakınlaşmalar, salak saçma koltuk altı kılı muhabbetleri falan derken işler çığrından çıkıyor.

.ailesinden birini seçip öldürmezse hepsi ölecek, bütün tıp seferber oluyor ama hastalıklarını bulamıyorlar. ailesinin hepsi hasta olması gerekiyordu. karısı hasta olmadı, onu da unuttular resmen.

.veledin gözünden kan gelmeye başlayınca adam dizdi bunları odaya aldı eline tüfeği döne döne ateş etti, rastgele birini öldürünce seçim zorluğunu yaşamamış oldu ama yaşamı hak eden tabii ki en küçükleri idi. bunu da çarpıcılık adına yapmışlar.

.zaten hastayken numara yapıyor diye sert davranmaları sonra sır vereceğim diye babasının aletini sıvazladığı hikayeyi anlatması tam bir sanat filmi edasıydı. anasını babasını karıştırmadan sanat olmuyor. yıldız olmak için çarpık ilişki şart!

.her neyse detaylar böyle, genelinde takılmadan konuşmalar. mimiksiz gergin dialoglar. böyle böyle ağırdan akıyor film işte. akışı daha makul, yine de bir yarım saat uzatması söz konusu. 

.doktor olarak ölmesi gereken bir insanı bayıltıp öldürmesini beklersin. hepsine ölüm korkusu yaşatıp dizmesi falan çok saçmaydı. çarpıcılığına sokayım yani yine rastgele seçsin ama bayıltıp da yapsın. fazla sanat böyle oluyor işte.

--- spoiler ---