29 Ekim 2014

Wild Canada


vahşi kanada, kış olimpiyatları falan diye reklamı vardı. pek akılda kalıcı bir reklam, sırf bu yüzden bile insanın izleyesi geliyor. özellikle reklamlardaki bu yıl ilk defa yamaç paraşütü dedikleri görüntüye de denk geldim. dört adet bölümü varmış, diğerlerine denk gelir miyim? emin olamadığım için tek yazı içersine sıkıştıracağımdır hepsini. görüntüler pek güzel, anlatımlar güzel, müzikler hoş. bilindik hikayeler ama güzel detaylar mevcut. belgesel tutkunlarına hehe.

e02:
The Wild West

--- spoiler ---

.sevgili somonların batı kıyılarına etkisini konu alan genel bir bölümdü. her canlı somon yiyerek hayatta kalıyor nerdeyse. ağaçlar bile somon varsa yeşeriyor, çeşit çeşit somon varmış. tırmanış ve çiftleşme öncesi yemek yemiyorlarmış. zaten malumunuz son yolculuklarına çıkıyorlar. enterasan bir olay hakkaten.

.kurtların olayı da pek ilginç idi. gece avcısı sevgili kurt kardeşler, somonlar için gündüz piyasaya çıkıyorlar. yiyeceklerinden çoğunu avlayıp sahile bırakıyorlar, diğer hayvanlar etlerini yiyor, kendileri ise sadece derileri ve balıkların kafalarını yiyorlarmış. bunun nedeni somonda kurtları öldürecek düzeyde parazit olmasıymış. şimdi diğer hayvanlar dayanıklı kurtlar mı dayanıksızmış diye merak ettim.

.sevgili ayı kardeşlere değinmeden olmaz tabi, ilk zayıf bir ayı gördük. sonra 200 tane kalmış hayalet ayıyı gördük, en son boz ayı abimizi gördük. en çok somonu kendisi yiyor tabi kış için bir sürü yiyor. iki kilo yağ toparlıyormuş günlük kendi bünyesinde. şekilleri değişiyor derken, şişko oluyorlar işte.

.dağ geçileri ve kartal meselesi en etkileyici kısmıydı. kartal abimiz yavruyu büyüklerinden ayırmaya çalışıyor. o hengemade yavrulardan biri boşta kalıyor haliyle kartal kapıyor ve havaya kaldırıyor, bağırta bağırta uçup götürüyor. yuvasına kadar çekseler de iyimiş aslında ama pek şirin yavrulardı. kartal nasıl öldürecek o yavruları hiç anlamadım. çok fena hakkaten.

.farklı tür dağ keçisi sanırım, 15 kilo boynuzlu olan erkek abilerin toslamasını da göstermeseler olmazdı tabi. güzel çekmişler. özellikle ayakları ile birbirlerini dürtme kısımlarını gördüğümü hatırlamıyorum. komikti o kısımlar, sonra toslar başlıyor, yamulana kadar devam ediyorlar. kazanan da sürünün sahibi oluyor haliyle.

.hafif insan unsuru da vardı. ağaçları değiştirmişler, somon balıkları yumurtalarını taşıyorlarmış. civara ismini veren abimiz insan eli değmemiş cennet bahçesi demiş de öncesinde bir sürü insan çevreyi değiştirmiş, hala yerli halktan bahsetti de canlandırma mı yoksa orada cidden hala o tip insanlar yaşıyor mu? emin olamadım artık. bu kadarı da olsun artık.

--- spoiler ---

e03:
The Heartland

--- spoiler ---

.kurt ile bizonun dansı ki reklamlarında güreş diyorlardı. çok tatlı çekilmiş uzaktan açılar ve sürünün uzaktaki konumu falan çok güzeldi ama sonunu neden çekmemişler? tek başına bir kurt bizonu indirebiliyor muydu? merak içersinde kaldım öyle ama devamını göremedik.

.dans eden kuş gördük bol bol, bilmem ne tavusundan, bilmem ne turnasına, çeşit çeşit kuşları ve dansları vardı bu kanadanın. iyiler güzeller ama bir yere kadar ilgi çekiyorlar sonra fazlalık gibi oluyor.

.ilginç konulardan biri kar porsuğu denen tip idi, çok fazla bir atraksiyonunu göremedik ama kendisini kameralarla yeni yeni buluşturabiliyorlarmış. afrikadaki kuzenine göre gocuk giymiş gibi ama her türlü yine çok delikanlı. bir metrelik karın altındaki eti tespit etti ve hüpletti.

.su samurlarımız da çevreyi şekillendiriyor işte. pek akıllılar maşallah. yaptıkları inşaattan buhar çıkmasına şaşırdım. kendi sıcaklıklarından ama sanki içerde pişen aş var hesabı bir ev misali adamlar takılıyor.

.antiloplar ve adını söyleyemediğim geyik benzeri bir canlı izletirlerken avcılar hani? kurtlar hani dedim ama pek kimsecikler yoktu. bölümde genel olarak pek aksiyon yoktu daha doğrusu.

.en fazla atraksiyon sevgili insanoğlunun çayırları yakması idi. otların kökler ateşten korunabildikleri için ağaçları ortadan kaldırıyorlarmış ki otlayan hayvanlar gelsin diye. onlara ne yaptıklarını pek anlayadım. bizon sürüsünü yoklayan kurt muhabbetinde de kurt postlu insan çıktı bir de. amaçları neymiş onu da anlayamadım. avlıyorlar mıymış yani? duyamadım bu kısımları.

.genel olarak çevreyi mahvetmiş abilerimiz, verimli çayırları tarlalara çevirmişler. hayvan nüfusu azalmış ama evcil hayvan nüfusu artmış, çitlerin arkasından ayı ailesi ineklere bakıyor, inekler onlara bakıyor. üç yüz yıl önce mi ne gelmişler o günden beri çayırlarda ayı görülmez olmuş, dağlara kaçanlar kurtulmuş. bu insanlarla olmayacak.

--- spoiler ---

e04:
ice Edge

--- spoiler ---

.bölüm ismi konusunda emin değilim, üçüncü bölüm gibi yazmışlar ama bence dört gibi. bir bölüm de kaçırdığımı düşünürsek baştan. dört olması daha olası. son bölümde biraz hareket dozu düşmüş, baştan on dakika da kaçırdım. öyle enterasan bir görüntü de göremedim pek.

.kuşlar vardı bir sürü izlemeye başladığım kısımda. buzun üstünde son kalan sularda takılıyorlardı. midyeleri avlamak için dalıyorlardı falan. mide asitleri çok güçlüymüş, kabuklu midye hüpletebiliyorlarmış. soğuklar gelince açıklıklar azaldı ve bir tanesi öldü gitti. ölüyorlarmış böyle.

.bir sürü kuş gördük, ayıların hüpletti kuşlar da vardı. yumurtası tilki tarafından çalınan kuşlar da, en enterasanı kaz tüylerini toplayan insanlar idi herhalde. yumurtaları sıcak tutsun diye tüyle kaplıyor hayvancağız, insanlar topluyor bir miktarını, geliyor azalmış. yenisini yapıyormuş. şimdi hiç yumurta telef olmuyor muymuş? onu söylemediler ama artık kaz öldürmek zorunda kalmıyorlarmış, o iyimiş. bak sen şu insanoğluna. kaz tüyüyle de bir sürü şeyler yapıyorlarmış.

.küresel ısınma ve sevgili kutup ayılarını gördük, buzsuz dünyada hala zorlanıyorlar. alışamamışlar bir türlü. buzlar azaldıkça bir insan boyu kadar yüzgeçleri olan katil balinalara gün doğuyormuş. normalde yüzgeçleri yüzünden buzlara çok yaklaşamıyorlarmış ki deniz gergedanları, beyaz yunuslar falan hepsi yüzgeçsiz imiş, böyle de enterasan sayılabilecek bir bilgi vardı. bu işten karlı çıkan orkalarmış. ne diyelim kutup ayıları da ölmesin tabi.

.arada kısa bir görüntü sibirya kurtlarını gördük, kızak çekiyorlardı. ayakları buzun kalınlığını algılayabildiği için hala en güvenli yöntem kendileriymiş. güzel de çekmişler ama pek bir atraksiyon olmuyordu tabi.

.bu bölüm ile ortalama puanı biraz düştü, genel olarak enterasan bilgi bulamadığım için böyle yaptım. yine de güzel bir belgesel ama kalan bölümleri dolduralım abi der gibi yapmışlar herhalde. sanırım ilk bölüm en vurucu olanıydı ki onu da ben kaçırdım.

.kaçırdığım on dakikayı izledim. giriş kısmı daha ilginçmiş sanki. kutup ayılarının kış uykusundan uyanması, iki yavru ve annenin halleri falan güzeldi. bilindik ama her daim izlemesi keyifli. midye toplayan insanoğlu ve gelgitler ile donmui buzların altından suların çekilmesi garipti. sular çekilince insanlar buzların altına iniyor midye topluyor. vay anasını arkadaş.

--- spoiler ---

e01:
The Eternal Frontier

--- spoiler ---

.ilk bölümüne de denk geldim ama yarım yamalak izleyebildim. diğer bölümlerde gösterilen görüntüleri göstermişler. ilk bölümdür daha vurucu yapalım falan gibi düşünmemişler. hatta devam bölümlerinde daha güzel görüntülerin olduğunu söyleyebilirim.

.kar porsuğu ve kutup ayısı ve iki yavrusunun görüntüleri devamında daha iyidi. burada giriş gibi olmuş. fazla bir numara da göstermemişler zaten bu yüzden herhalde. dağ keçileri, antiloplar ya da bizonların tüm aksiyonu da geri kalan bölümlerdeydi.

.balinaları gördük diğer bölümlerde olmayan, sörfçü balıkları ve yılanları gördük. eh bunlar da yeterli ama ne bileyim işte insan daha fazlasını bekliyor. bu arada reklamlarındaki yaban tavuğu, baykuşu falan bu bölümde kısa bir görüntüymüş sadece.

.sörf yapan balık olayı bir garipti, denizin bereketi diyor dalgalarla kıyıya balık vuruyor. çiftleşmek için böyle yapıyorlarmış. erkeklerin çoğu ölüyormuş. dişiler genelde kurtuluyormuş. sahil de balık yumurtası oluyor bir sürü.

.yılanların da derdi çiftleşme, bilinen en büyük yılan topluluğu imiş. milyon tane yılan kışı geçirmek için belli bir yerde yerin altında saklanıyorlar. havalar ısınınca da çiftleşme çılgınlığı başlıyor. dişi yılan erkeklere göre daha büyük, sürtünen sürtünene, binen binene şeklinde bir manyaklık var.

.antilopların hızında yırtıcı yok dediler ama kurtlar yakalayamıyor muydu bunları? çitalardan sonra devam eden 10bin yıllık koşturmaca diyor. hayvanlar hala koşturuyor ama kovalayan yok.

.insan mefumundan bahsettiler, ilk keşfedilişi. kızılderili lafının nerden geldiği falan ilginçti biraz ama insan unsuru pek de ilgi çekmiyor. kızıla boyuyorlarmış her bir yerlerini ondan öyle demişler. dış dünyadan gelen tiplerle pek yakınlaşmak istememişler. ormanları kontrollü yakarak şeklini şemalini değiştirmişler. büyük ağaçları daha büyük yapmışlar, gençleri öldürmüşler ve deli çayır çimen olmuş ortalık. cennetten köşe diyorlar da ne bileyim garip bir durum. bu şekilde canlı çeşitliliği artmış. ateşe dayanıklı olmayan bir tür diğerlerine göre daha çılgın çoğalıyor herhalde ki daha sonra yakma metodu kullanılmadığında genelde tek tip ağaç olmuş.

--- spoiler ---