31 Aralık 2017

Blade Runner 2049


bu filmi izlemek için eski filmi izledim, zaten gerekiyormuş ama pek değmezmiş. referans filmine göre daha iyice, en azından geniş alan çekimleri yapabilmişler. dünya tasarımı biraz daha iyi olmuş, gelecek ürünleri de eh işte. bir black mirror kadar olmasa da bir çaba var. ilk film misal kült ama uçan araba haricinde bir tasarımı var mıymış? ekranlara da sadık kalmaya çalışmışlar, o pek olmamış. uçan arabalar bunca zaman içinde çok fazla değişmemiş. hikayede desen toplamda pek bir mana ifade etmiyor. insan üretimi bilinçli varlık filmlerine göre ciddi anlamda sıkıcı. sahneleri ağır çeke çeke iki buçuk saatin üzerinde bir film çıkmış. ben izlerken sıkıldım. izleyenler sıkılmasın diye bol bol çıplak kadın kullanılmış. müzikler de yine ilk filimi andırıyordu, özel bir müzik, güzel bir melodi duyamadım.

--- spoiler ---

.şimdi dünya otuz sene sonra falan tarımın bittiği noktadaymış. yapay tarıma geçmişler, bu sefer de yapay insanları işgücü olarak kullanıyorlarmış. şimdi önceki filmde hala tarım var, hala güneş var hala toprak, ağaç var anlamına geliyor. bu kadar zaman sonra hala bunu netleştirememiş olmak benim ayıbım değildir herhalde. doğru düzgün anlatmıyorlar.

.gizemli olacaklar ya işler böyle ilerliyor işte. ilkin yine blade runner (bunlar kalıcı olmuş ama artık insan değil) gidiyor bir tane iri kıyım tarımcı yapayı öldürüyor. o da sen mucizelerden ne anlarsın diyoru. ağacın dibinde ceset kutusu varmış. ölü ağaç tabii. kemiklerden seri numaralarına oradan da bebek sahibi olduğuna geçiyoruz.

.esas hikaye yapay insanların çocuk sahibi olması mevzusuna geliyor. yani her şeyi yapıyorlar ama üremeyi mi yapamıyorlar? insan buna bir kere inanmıyor. dna'yı düzenleyen çoğalmayı da yapar. tamam hikaye budur, sınırları onlar koyar diye devam ediyoruz. bu sefer de ilkin esas adamın kendini gerçek sanması, sonra bunun aldatıcı olması meselesine geliyorlar.

.toplamda hikaye bu kadar. yapay olanlar örgütlenecekmiş de insanlara karşı direneceklermiş. özgür olduklarının ifadesi de üremekmiş. ulan bir kere kendi hikayesi ile tutarsız. dünyanın anasını ağlatmışsınız. kaynaklar tükenmiş, güneş görünmüyor. insan yüzünden yaşanacak bir dünya kalmamış ama hala üreme esas konu. böyle bir salaklık olabilir mi ki?

.işte ilk filmden esas kadın, onun hikayesinde de deneme demişlerdi. özel bir test olduğunu söylemişti ya, kadında üremeyi denemişler. ta otuz yıl önce bunu becermiş gözlüklü abimiz, harrison ford da o kapıyı sıkıca kapatıp kadının üstüne atlamasıyla onu hamile bırakmış, bütün mevzu böyle tamamlanmış. o kadar zaman, o kadar teknoloji geçmiş ama üremeyi hala yapamamışlar. esas kötü wallace da bu anlamda malın önde gideni olması lazım.

.su efektli odaları da hiç anlamadım. güzel görünsün diye yapmışlar herhalde ama pek olmamış. genelde planlar distopik dünyaya uysun diye çok kastırılmış. belki ilk filme uysun diye aşırı kastırmışlar ama genel çekimler güzeldi. bir de en iyisi esas kızın hayal dünyası ve hayal kubbesi meselesiydi. onla takılmaları yerine, kısa bir süre muhabbet ettirdiler.

.neyse işte esas adam anıları kendi anısı zannediyor, ilkin aktarılmış anı diyor. sonra ilgili oyuncak atı anılarda hatırladığı yerde bulunca anının gerçek anı olduğunu buluyor. anı yapıcı kıza gittiği vakit akan bir anlamsız fazladan gözyaşı görüyoruz, o da bundan akmış işte. kendi anısını vermiş. tabii oğlan değil kız, izlerini de saklamışmış.

.derken bizim blade runner testten geçemiyor. rozetine el koyuluyor. yüzbaşısı yine iyi insan, buna kaçması için zaman yaratıyor. sevgili sanal sevgilisi ile de birlikte kaçıyorlar. harrison ford'a ne ara gelecekler diye beklerken onun memleketi buluyorlar.

.o da attaki özel radyasyondan bulunuyor. mekan marsa benziyor. değişik bir hali var, neresi olduğunu bilemiyoruz ama ilk filmin mekanlarını andırıyor. canlılık tespit ediyorlar. arı buluyor, sonra köpek, sonra harrison ford. anlamsız bir dövüşme sonrası anlamsız bir sohbet. soru sormak istiyor, sordurmuyor. sordurduğu vakit de bir şey anlaşılmıyor. hala üstü kapalı sanki adam onun çocuğu imiş gibi davranıyorlar. sırf gizemi saklamak için sen benim babamsın ulan diyemiyor.

.derken esas kötünün psikopat yapay karısı geliyor, güzelce dövüyor hepsini. joe'yu özenle öldürmüyor. yapay karısının olaylar öncesi yine hayatın akışına uymayacak şekilde bir hayat kadını ile beraber olması için uğraştığı kadının koyduğu izleme cihazından, asi yapaylar bizim joe'yu bulup yardım ediyor.

.harrison ford'u bulup öldürmesi hususunda kendisini bilgilendiriyorlar. hepsinin kurtulması, kızın kurtulması için bunu yapması gerekiyormuş. adam uğruna ölünecek bir şey ile (terörist kafası lan bu) uçan arabasıyla aksiyonlara dalıyor, harrison ford'u ıkına sıkıla kurtarıp kızına getiriyor. merdivenlerde ölüyor. baba kız buluşuyor ve film bitiyor?

.bize ne anlatıyor peki? yapaylar dünyayı ele mi geçirecekler? anı aşılamadır, kızın durumudur bunlar kendi başına çok daha anlamlı hikaye olabilirdi. wallace salağı ne yapmak istiyor orası belli değil. esas kötü bu kadar cılız olduğu filmler nasıl bu kadar yüksek puan alabilir orasını da anlamıyorum.

.gelecek modeline dair en iyi tasarım saniyelik duştu. tabii sanal sevgili olayında da çıtayı yükseltmişler. adamlar genetiğini yapıyor, yetmiyor dijital olarak yapay zeka ile insana eş bir şey yaratıyor ama arasını yapmıyor. yapay zekalar baş kaldırmıyor. uysal ve sadık eşler, genetik kodlardan yapılmışlar sıkıntı çıkarıyor. zaten dünya bitmiş, hangi kaynakla, hangi elektrikle bunlar yapılıyor hiç belli değil. ver sisi çekelim filmi gibi olmuş. 150 milyon dolar bütçesi varmış. yedi farklı dilde de konuşuluyor. ileri düzey dünya modeli için hem mecbur hem de ortak yapım ülkelerine bir güzelleme yapalım demişler. coca cola da her zamanki yerini almış.

--- spoiler ---