10 Eylül 2019

A Dog's Journey


ilk filmin de üstüne çıkmışlar. izlerken helak oldum resmen lan, bu nasıl film. yani esasında esas kız oyuncu biraz sinir bozucuydu ama filmin eksiğini bu senaryo içinde görmek zor. adamlar daha onuncu dakikadan itibaren üzmeye başlıyor. tamam biraz körün gözüne parmak oluyor, üstüne bir de hastalık olayını eklemişler mesela. onlar falan çok abartı olmuş ama genel olayı vurgulamak için yapılmış. hepsini beğendim. arada güldürdüler bile, insanı bir üzüp bir güldürüyorlar. öyle bir şey yapmışlar. meraklısına özel yapmışlar tabii şimdi, köpek de ne diyen için aynı etkiyi yaratmaz. muhtemelen esas kızın sıkıntılı durumuna takılabilirler. zaten ilk filmin karakterleri de çok yapay kalmış, hızlı yaşlandırma tekniği uygulamışlar gibi. teknik yetersizlikler de var ama her ne olursa olsun harika filmdi. zaten çeviren de ölen köpeğine ithaf etmiş. muhtemelen senaryo da sırf bu mesele üzerine kurulmuş. öyle dünya çapında insanların kendilerini durduk yere dert sahibi etmenin filmi gibi olmuş. evrensel bir tarafı var yani.

--- spoiler ---

.zaten ömürleri kısa, her türlü bu evlat acısı gibi böğrüne oturacak olay yaşanacak ama adamlar, geri gelirse şeklinde yapmışlar. önce bir amaç, sonra yolculuk olarak bunu değiştirmişler. ikinci film için güzel geçiş tasarlamışlar ama esas karakteri de öldürdükleri için bunu artık cj denen kızın, çocuğuna ya da sonraki nesillere aktaramazlar. zirvede bıraksınlar.

.ilk filmden bailey yaşlanmış işte, yine eski numaraları yapıyor. bir hatırlatmalık yapmışlar zaten. sonra geçen filmde ölen adamı hatırlamıyorum. torunları ve annesi ile anlaşamıyorlar. bailey yine idare etmeye çalışıyor ama insanlar arası bozuluyor ve bunlar gidiyor. bailey de bir gece sevilirken eline tümör gelmişti. yapılacak bir şey yokmuş. rahat ettirin demişler. ilerlemiş bir kanserden kendisi ölüyor ama adamın en son vedası çok fenaydı. zaten yeni amaç olarak cj'yi koru diyor. oradan itibaren adam için değil, kız için geri geliyor.

.şak diye kızı nasıl buluyor? onu uzatmayalım demişler herhalde. geçen filmde biraz bu bayıyordu. onu çıkartıp, sormazsanız eğer, şak diye kızı buldururuz demişler. aptal alkolik anasının yanında resmen kızı veletken koruyor, şimşeklerden korkma meselesi olsun, diğer olaylar falan çok iyidi.

.salak kız torbacının tekiyle takılınca da olaylar kötü oluyor, onu da biraz abartmışlar. kızı yine koruyor ama köpeğini öldüreceğim diyor. araba ile anasından uzaklaşırken, eleman geliyor kaza yapmasına sebep oluyor ve molly ölüyor. inanılır gibi değil. insana biraz dert oluyor ama kız o kadar dert etmiyor.

.sonra araya minik bir hikaye olarak büyük köpek olayını sıkıştırmışlar. o da yine denk geliyor, o da fena hocam. yol üstü bir markette zenci bir sahibi var, devamlı aburcubur beslediğinden çabuk öldü herhalde. zaten bir kaç köpek ömrü geçti ama insanlar çok yaşlanmadı. o kadar da mümkün değil esasında, neyse. kız geliyor bir gün markete, bu yine tanıyor ama kendini belli edemiyor. pati veriyor ama köpekler stresten de pati verir arkadaş. arabasının arkasından koşması falan baya hüzünlüydü. derken bu arkadaş neyse ki kendi kendine ölüyor.

.max olarak geri geliyor. baya komik minik bir köpek. strateji belirliyor, başkasına sahiplenilmemesi için herkesi ısırıyor ama salak az daha uyutulacak, tam son gün kızın kokusunu duyup, ona inanılmaz bir koşu gerçekleştiriyor. tabii ki bunların hepsi yine çok aşırı abartı ama insan beğendikçe beğeniyor.

.derken kız salak bir sevgili yapmış, tam onun apartmanındaki asansörde kızı yakalıyor. ip dışarda kalıyor. az daha boğulacak, ulan! diyoruz, sonra derin bir nefes. geçenlerde veletler de böyle boğuluyordu ya aynı o görüntü.

.sonra baştan beri işlenen bir çocukluk aşkı meselesine geliyoruz. trent midir nedir, uzak doğulu bir arkadaş, çinli kendisi sanırım. filmin yarısını çinlilere mi yaptırmışlar, ondan mı böyle olmuş? ilk filmde ortak yapım mıydı? onu bilemedim ama çok da önemli değil. esas eleman, kızdan daha iyidi yani.

.o da tam bu şehre gelmiş, max kokusnu tanıyarak kapısına kadar gidiyor ve karşılaşmalarına sebep oluyor. çok çılgın bir köpek. kız köpek gezdiriyor. oğlan zengin ama çinli hocam, artık hikayeler böyle. ikisinin de sevgilisi var. olay max'e geliyor. kızın sevgilisini yıldırma politikası uyguluyor. komik yapmışlar hep buraları. en son kızı tehdit edince kendi köpeği duke ile birlikte hırlamalarına da güldüm.

.kız iyi güzel ayrılıyor ama evsiz kalıyor, ortalıklarda barınmaya çalışırken max yine trent'i bulup zorla kızı ona götürüyor. kız ayaküstü ağlıyor. hemen evine misafir alıyorlar. trent'in sevgilisi uyuz bir arkadaş. köpeğini bebek arabasında gezdiriyor. böyle tipler varsa onları da eleştirmişler sağolsunlar.

.derken max trent'in nefesini kokluyor. molly kanser teşhis edebiliyordu. şak aynı hareketi yapıyor. kız da hemen durumu anlıyor ve doktora git diyor. eleman da hemen gidiyor ve kanser çıkıyor. hemen kemoterapi ve iyileşiyorlar. aşırı ve çok aşırı abartı olmuş ama maksatlarını anladık. mevcut nanemolla kız arkadaşı zaten ben hemşire değilim diye ayrılıyor. arkadaş olarak kendisi bakıyor ama hala arkadaşlar işte.

.sonra annesi alkolizmle mücadeleden kendilerine geliyor. babasından mektuplar getiriyor. onlarla ilgili şarkı yapıp, hemen sahneye çıkıyor. amatör sahneye göre nerdeyse hiç heyecanlanmadan söylüyor. müzik ve şarkı olayını yine süründürmüşler, çıkış noktası da pek güzel olmadı. daha iyi bir sahne olabilirdi. daha üst düzey tepkiler olabilirdi. belki gerçekçi olmuş ama filmde gerçekçilik olmayınca bu sönük kaldı dedim.

.sonra trent çiftlik için şarkı yazmışsın, oraya gidelim bari diyor. gidiyorlar efenim, şak diye oluyor bu hadiseler filmde, gerçekte kolay mı böyle? büyük annesi ve büyük babasına çocukluk arkadaşı ile gidiyorlar. bailey olarak geldiğini hemen anlıyor nerdeyse. sonra bunu kıza anlatıyor. iknası da öğrendiği hareket, iyi ki onu öğrenmiş. top kadar velet olduğundan tutamıyor ama yine de bütün taşlar yerine oturunca kız koşuyor oğlanı öpüyor. böyle de bir olay işte. normalde böyle bir iddia ile gelsen, hastaneye kaldırırlar ama dört tane yetişkin insan buna inanıyor. insan inanmak istiyor zaten ama abartı da olsa güzeldi işte.

.zaten olayların açıklamasını da kendilerince yapıyorlar. sonra çoluk çocuğa karışıp sürülerini artırıyorlar. esas bailey'in sahibi büyük baba olarak ölüyor. ölürken yanına yatması da çok duygusal bir hadise, sırf bu meseleden film yapılır.

.max sonunda ölüyor. ölüm anı da yine çok üzücü. neyse ki sahibinin yanında ona sarılarak ölüyor ama yine gerçekte böyle denk gelmesi de zor diyorum. diğer taraftan aşırı duygusal, yine diğer tarafa gidiyor ama artık amaçlarını yerine getirmiş. esas sahibi ile cennette mutlular mesutlar şeklinde bitiriyorlar. bulutların üzerinde köpeği ile oynayan adam, adamlar buraya kadar götürmüş işleri. insan üzülüyor ister istemez. resmen damardan girmişler, diyecek söz bulamadım.

--- spoiler ---