10 Şubat 2017

Dark City


uzun bir aradan sonra ikinci kez izlediğim bir film oldu. gizemli filmleri tekrar izleyince ilkin yaşadığın şaşkınlığı yaşayamıyorsun. o yüzden etkisi o kadar çok olmadı ama yine de çok güzel film. kafası güzel, sonu güzel. içeriğine koydukları cinayet hikayesi de fena değil. onun yerine daha felsefi bir şeyler koyabilirlermiş ama aksiyona yedirmişler. çabuk izlenmesini sağlıyor. belki o yüzden çok beğenilmemiş, yeterince yüksek puan almamış ama her türlü karakteri, konuşması, tonlaması, tipi falan çok iyidi. müziklerinde çok egzantriklik yok ama o kadar da olsun artık. esas kadın rolündeki tanıdık tip de bir hayli kötü geldi bana. şöyle sonu şaşırtmacalı, fikriyatı sağlam bir aksiyon filmi izlenmek isteniyorsa, cuk oturuyor.

--- spoiler ---

.unuttuğum yerler çoktu aslında, hemen olayların anlatıldığını hatırlamıyordum. bir de duvar yıkarken uzayın çıkacağını düşünmemiştim. yine şaşırdım ama tam şaşıramadım çünkü uzayda olduklarını biliyordum.

.esas abimiz şimdi man in the high castle dizisinde oynuyor. ilkin izlerken fark etmeyince, lan bu adam burada mıydı diye insan şaşırıyor. o da bir garip tabii ki.

.esas konusunu güzel tasarlamışlar, bir kere şehir uzayda. uzaylılar insanlar üzerinde deney yapıyorlar. insan muhtevasını anlamaya çalışıyorlar. tekrar tekrar düzenleme yapıyorlar, senaryoları değiştirip insanların davranışlarını inceliyorlar. anılarını değiştirebiliyorlar. bir şırınga ile insan yaratabiliyorlar.

.tabii insan beyinde değildi daha fazlasıdır derken biraz saçmalamışlar, bilir gibi yapıp göstermemişler. nedir yani kalp midir? oraları kapalı kalmış ama tüm filmin karanlıkta geçmesinden sonra üzerine güneş doğması süper bir hissiyat yaratıyor. ha yine ilk izlediğim kadar içim açılmadı ama yine de güzeldi.

.zaten su, okyanus falan derken insan beyninin bir miktar özgür hissetmesi için gerekli şeyler olduğunu anlıyoruz. tabii o kadar suyu deniz yapmaya harcadığı vakit, kullanmaya nerden su yetiştirecekler? onun derdine düşmüyorlar. ne de olsa adamlar kafaları ile şehri bükebiliyorlar. 

.tabii uzaylıların hikayesi de biraz zayıftı, neden insana ihtiyacı olsun ki? ortak hafızayı, ortak ruhu paylaşıyorlarmış. insanın tekil ruhuna özenmişler. gelişkin olanı bu olmamalı ki? ha uzaylıların gücünde ama insan tekilliğinde belki daha uç olabilir.

.esas abimiz de öyle bir evrim geçirmiş, tam şırınga ile beyni düzenleme yapılacakken uyanmış, sonra da üzerine bir cinayet kalmış gibi olmuş. sonra da kovalamacalar, doktorlar uzaylılar, dedektifler derken film bitiyor.

.en son gündüzü ne zaman gördün diyor? cevap veremiyor. sahil var, oraya nasıl gidilir diyor. biliyorum tabii diyor ama tarif edemiyor. bunca zaman bunu fark etmiş pek kişi yok, edenler de kendini trenin önüne atıyor. arada çıkan aksaklıklardan yararlanan polis teşkilatındaki abimiz de iyidi bu açıdan.

.uzaylı tiplerinin modellemeleri biraz kötüydü. artık o da zamanına bağlı olmalı. insan bedenini kullanıyorlar ama insan hafızası ile çok idare edemiyorlar. araştırdıkları şey aslında onları yok eden adam, böyle de bir güzelliği var. mr. book ile kapışmalarını biraz abartmışlar ama  güzeldi.

--- spoiler ---