15 Aralık 2018

En man som heter Ove


hayata rövaşata çeken adam diye çevirmişler ya güzel olmuş o. bitiş müziği de kendi çapında pek tatlı. sonuç kısmını o kadar sevmesem de pek dokunaklı bir film. komedisi de tatlı, romantik komedi işte zaten ama düz romantik komediye göre içinde güzel lafları yedirmişler. huysuz ihtiyar modunda, başına gelmeyen kalmamış ove adlı abimizin gözünden hayatı aktarmışlar. isveç hayatları da başkaymış. mahallelerindeki düzene bir taraftan göndermeli, bir taraftan gıptalı yapmışlar. iranlı esas karakter vardı. bir de kebapçının oğlu gay idi, o da türk olabilir. belki yine iranlı olabilir. artık kimse böyle de motifler ekleyelim demişler. düzenli, takıntılı ve inihara meyilli dede izlemek isteyen için güzel bir film. hayat açısından tatlı, ilişkiler açısından aşırı hüzünlü bir hikayesi var.

--- spoiler ---

.kadın pat diye adama yapışıyor. trende uyurken görüyor, geçmiş oturmuş karşısına uyandırmaya kıyamadım diyor. bu nasıl romantizm arkadaş? sonra adam da kadınla karşılaşmak için üç hafta aynı trene biniyor, sonunda denk geliyorlar. böyle bir manyaklık ekleyelim demişler.

.tabii öncesinde adamın babası ölüyor, üzerine evi yanıyor. öyle ortalıklarda kalıyor. çocukken anasının ölümünden de başlatıyor. sonra karısı olacak kadın da ölüyor. ölümlü bir abimiz ve kendisini öldürmeye çalışıyor. hayata rövaşata bu açıdan inceliyoruz.

.tabii intiharı başarılı olsa bu sefer başarısız oldu diye kaktıracaklardı, şimdi hayatı ciddiye almadı, karısının yanına gitmek istedi ama sonunda eceliyle öldü diye büyük insan olacak. bu açıdan biraz mesajı sıkıntılı. filmlerin intihara özendirmesi açısından bir düzenleme çekmişler sanki.

.mahallesinde herkesle kavgalı, kediyle kavgalı ama o kediyi sahiplenip en son ölüsünün üzerinden alıyorlar. adam öldükten sonra üzerine yatmış kalmış. tüm romantik filmin en duygulu sanhesi belki de bu. arası iyi değil ama sonra böyle bir sadakat işte. ağzını yüzünü yememesi de büyük bir olay tabii, aç kalan kediler ölü sahiplerini yiyorlar.

.yaşlı huysuz hayatının kesitleri içinde, insanlara devamlı şikayet notları yazarken, mahalleyi denetlemeye çıkarken geçmişe de gidiyoruz. iranlı karısı olan bir adam yeni komşusu olarak geliyor, araba sürmek zaten yasak da adam araba zaten süremiyor. kullanım klavuzu ile merdive veriyor, adama gülüyorlar ama merdivenden düşüyor. böyle güzel detayları var.

.iranlı kadın ve çocukları ile araları iyi oluyor. en son karısının hikayesini ona anlatıyor. kadına araba kullanmayı öğretiyor. mevzular güzel aslında da niye iranlı kadın onu çok anlamadım.

.niye palyaçodan vediği paranın aynısını geri almak istemiş onu da anlamadım. geri verdiği para sahte miydi? mevzu neydi? komikti ya o kadar işte.

.devamlı karısının mezarına gidiyor. iki tanesini 70 krona alacağı çiçekten başlatıyorlar. aslında çok mantıklı bir insan. madem öyle niye tekini 50 krona satıyorsunuz diyor, yaygara çıkartıyor. sonunda iki çiçeği alıp gidiyor mezara, karısına da iki çiçeğe alışma diyor. süper dialog be kardeşim.

.bir sürü intihar denemesi var, hepsi bir şekilde bölünüyor gibi gösteriyorlar ama bir taraftan hikaye de böyle işte. sonra büyük kalbi varmış. ondan dolayı ölüyor. göndermeli mi gerçek bir hastalık mı bilemiyorum. baştan beri doğrusunu yapmaya çalışan, parayı ve kaynakları doğru harcayan, ülkesinin arabasına gönülden bağlı bir abimiz. huzur içinde yatsın.

--- spoiler ---