11 Mayıs 2016

A History of God


tanrının tarihi demişler de süre dağılımına göre israiloğullarının tanrısının tarihi gibi olmuş. 90 dakika civarı bir belgesel. 40 dakikası yahudilik, 15 dakikası islam, geri kalanlar da hristiyanlık idi. son kısımları ortak mevzulardı belki ama işte böyle dağıtmayı uygun görmüşler. ilk tek tanrıcı tip akhenaton'dan hiç bahsedilmez. adamın lafları bildiğin kuran ayeti. neyse işte bakış açısı olarak dar bir açı ama yine de konuşan tiplerin güzel lafları var. onun için belki izlenebilir. fazla bir detay yok, bu açıdan zaman kaybı ama işte geniş ölçekli bir özet vermiş oluyorlar. yeni şeyler de öğreniyor insan.

--- spoiler ---

.mesela eksan çağı diye bir çağ yaşanmış ve temel dini akımlar bu çağda oluşmuş. dünyanın dört bir tarafından bahsediyorlar. budizm ile taoizm, doğuda kitaplılar falan hep bu çağda ortak imiş. yunanlılarda da akıl çağı imiş, bunu da ona bağladılar ama çok oturmadı sanki, yine de güzel bakış açısı.

.paganizmden tek tanrıya geçişi ve sonraki etkilerini de fena anlatmadılar. ibrahimin oğlunu kurban etme meselesinin bundan dönüş olmasından musa'nın dağa çıkıp tanrısı ile konuştuğu vakit arkada kalanların altından öküze tapmalarının bununla alakası olmasına kadar bir sürü bağlantı kurdular.

.tanrı insanlığın bir parçasıdır, hayal edilene yönelmesidir gibi cümleler ile hafiften bir şeyler söylemeye çalıştılar ama işte bu sesini duyduğumuz, etkilerini hissettiğimiz tanrı fikri ile pek örtüşmüyor.

.üç dine bakınca yine en makulü islam oluyor ama hristiyanlığın içindeki paradokslardan da çok memnunlar. üçlü bakış açısının temel olduğu, gizemin bu işin bir parçası olduğu. akledilemez olmasının ancak böyle açıklanabileceğinden bahsettiler. böyle bakınca hristiyanlık da o kadar kötü değil tabii.

.insanlığın algısına göre tanrı algısı değişmiş, bilim ilerlemiş ama bu hala tanrıya ihtiyaç varmış. bunun özünde tanrı ihtiyacı meselesi ve insan psikolojisi olduğu zaten anlatımlardan sabit, bir de toplu ibadet ve dua meselesi var ki bu da apayrı bir konu.

.olayların akışında hep bir yüksek yer meselesi var. bunu antik uzaylı belgesellerinden de devamlı görüyorduk zaten. bunların uzaylıları karıştırmadan anlattıklarına baktığımız zaman yine aynı ortak noktayı görüyoruz. hep bir yüksek yer, hep bir gökten bir şeyler. bu işin uzaylı olması da en azından olmaması kadar olası. uzaylı çıksa daha bir komik olurdu, hoş olurdu.

.ilkin kendine isim vermiş, sonra insanlar bu isimlerle ortalığı yakıp yıkmış. onu kontrol ettiğini sanmış. sonra ismini gizlemiş, gizemli bir şeyler vermiş. yine tam olmamış. israiloğulları gibi bir soya kendini adamış, yine olmamış. oğlunu (çelişkili çünkü inanıyor) kurban etmiş yine olmamış. önceki dinleri güzelce derleyen son peygamberle de  yine olmamış. öyle olmaya olmaya insanlara bir şeyler vermeye devam ediyor. doğruyu, iyiliği anlatmaları iyi. onun adıyla kötülüğün artması kötü.

.şu karmaşa içersinde bıçak gibi kesen net bir bilgi yerine yine insana dair sonuçları olan bilgi ile uğraştığımızın göstergesi de bu olabilir. sen gökten ak kaşık indirsen yine o pislenecek, o halde niye indiriyorsun ülen? bırak kendi pisliklerinde boğulsun. bu da supernatural'in sevgili chuck'ına gönderme olsun.

--- spoiler ---