17 Kasım 2016

Demolition


kendi çapında tatlı bir film imiş. esas adam zaten sempatik bir tip. esas kadın naomi watts, böyle hikaye beklenildiği gibi akmıyor. orasını pek tatlı buldum. zaten dram içersinde neler olabilir başka? tutup uzaylılar gelip alıp götürmeyeceğine göre olasılıklar dahilinde güzel akıyor film. yan karakterlerden velet bir acayipti. müzikleri falan da pek tatlıydı. beklenti olmadan hoşça vakit geçirtenlerden oldu. beklentili izleyince aynı etkiyi yaratır mı bilemiyorum. romantik altyapısı da fena değildi. normal şartlar altında olması gereken romantik atılımlar olmadı, onu da pek beğendim. sonunu da artık artan  hoşluk ile bitirdiler, duygulandırdılar. ne bileyim garip bir duygusallıklar diyelim.

--- spoiler ---

.şimdi kadının adamı aldattığı hatta yanlışlıla çocuğu bile olduğunu öğrendik. evini yıkarken ultrason görüntülerini buldu. o kısımlar çok acayipti. çocuk kendisinden zannetti ama kızın annesi açıkladı durumu. 

.takipte olan bir araba vardı. onu doğmamış çocuğun babası sandı ama arabaya çarpan adammış, o da pek garipti. adam yine de durumu kabullenmiş. pek seviyormuş. her şartta arkasından kötü konuşmadı, yanlış bir şey de yapmadı.

.normal şartlarda çok ilgisiz bir tip gibiydi, ilgisiz ve duygusuz. dikkati devamlı işinde gücünde, kafasının devamı paraya bastığı bir yatırımcı mıdır nedir? öyle bir tip. ucuza alıp pahalıya satıyor imiş. evlendiği kadının babasının şirketinde çalışıyor imiş. böyle bir hayatları varmış. hemen filmin ilk dakikalarında arabalarındaki sohbet esnasında çat diye kaza oluyor ve kadın ölüp gidiyor.

.iki saniyede bu işler olduktan sonra adamın yas sürecini izletiyorlar ama çok garip bir yas süreci. hastanedeki otomatik atıştırmalık veren makine ile başlıyor olaylar. parayı atıyor, düşmüyor ve buna çok üzülüyor. başlıyor şikayet mektubu yazmaya. mektup da ne mektup, her şeyleri yazmaya başlıyor.

.müşteri hizmetlerindeki kadın da gecenin ikisinde bunu arıyor ve olaylar başlıyor. standart filmde bu kadın ve adamın birlikte takılması gerekirdi, yani bildiğin seks işte. onun yerine kadın evli, çoluklu çocuklu çıkıyor. adam zaten kafaları yemiş her şeyleri kırmaya çalışıyor. ikisinin arkadaşlığını resmedelim demişler.

.güzel de olmuş. her şeyleri kırmaya devam ediyor. para vererek inşaat işine girmesi komikti, iyidi. sonra evini parçalamaya girdi. ilk başlarda kahve makinası, derken işyerindeki bilgisayar. kafayı kırdığını düşünüyorlar adamın ama işte aradaki görüntülerden karısının yasını tuttuğunu anlıyoruz.

.ilk başlarda trendeki adama karısını sevmediğini söylemişti mesela, naomi teyzemize de bunu söylemişti. halbuki tam tersiymiş. bu da bir miktar şaşırtmaca oluyor. kızının anısına vakıf kurulması için işlemlere imza atmıyor, kafalar gidiyor geliyor öyle arada bir haller oluyor.

.son kısımda minik gay oğlan (bu velede nasıl bu sözleri söyletmişler? çocuğun psikolojisi ne olacak? ya sonra gerçekten gay olursa ne olacak? diye düşünmeden edemedim kendimi) etraflıca bir dayak yiyor. partilerde kafayı dağıtacak yaşta mı bu oğlan? öyle bir şeyler oluyor. gayliğinden dolayı mı dayağı yiyor ne oluyor belli değil? diğer taraftan da esas adam kadının kocasından da güzelce dayak yiyor. sonra kendine geliyor işte.

.temiz dayak lazımmış belki de, karısı için atlıkarıncayı tamir ettiriyor ve öyle hoş anılar ile filmi bitirmiş oluyorlar. başlarda ağlayamayıp tekrardan ağlayabilmesi iyidi. son kısım pek duygusal oldu bu yüzden. 

.bir de bizim eleman ileri yürürken diğerleri geriye doğru yürüyordu. bu sahne ve kulaklığı takıp ortalıklarda kafayı yiyip dans etme sahneleri pek iyidi.

--- spoiler ---